Değerli İzleyici,
İlk iki gün birbirleriyle bağıntılı iki mektup vardı. Bunları izleyen üçüncü mektup, (bekletilmeye alınan bir ara parçası var) burada. Mektuplar arka arkaya aynı konu üzerinde ilerlediği sırada; ‘Sana, ilk mektubumda, niçin yazı göndermekte geciktiğimin nedenlerini sonra yazarım demiştim,’ diyerek günübirlik yaşamla gelen sıkıntılarını yazıyor Bedrettin Cömert burada.
Bu projede yol alındıkça şunu göreceğiz. Ayrıntı gibi görünen ögeler hem yazınsal metinlerin arkaplanına hem onun yaratıcısının bireysel arkaplanına gönderme yapacaktır ve bu nedenle önemlidir.
Bu üçüncü mektup bu açıdan iyi bir örnek. Uzun ara vermeden gelecek olan dördüncü yazıda bu üç mektupla birlikte Bedrettin Cömert, canlı bir şekilde gözlerimizin perdesinde yansıyor.
Bir mektup okuma, mektuptaki sözcükler arasında dolaşma denemesi, daha özü bir mektubun açılım provası olacak bu dördüncü yazı. Şimdi üçüncü mektubu birlikte izleyelim.
Sevgi, içtenlik...
Tekin SonMez
Stockholm, 26 Aralık 2009
Ankara, 27 Şubat 1972
Sevgili Kardeşim Tekin,
Mektubuna ve yazının değiştirildiği haberine çok sevindim. Tabii ki mektupla birlikte iki sayı dergiyle senin kitabını da aldım. Teşekkür ederim. Senden ricam, ilk yazıyı bana bir zahmet iade etmen. Düzeltip, sana tekrar göderirim. Hesaba katmam gereken bazı temel ayrımlar üzerinde durmadığımı sonradan farkettim. Ama özde, değişen bir şey yok.
......
Sana, ilk mektubumda, niçin yazı göndermekte geciktiğimin nedenlerini sonra yazarım demiştim. Sanıyorum H.H. de arasıra yazmış sana. Şimdi tekrar aynı konuya dönmek istemiyorum. Kısaca şunu yazayım. 20 aralıktan 10 ocağa kadar, Roma’dan gelen kayınpederleri misafir ettik. Bu arada, onları almaya İzmir’e gittim ve giderlerken yine İzmir’e dek eşlik ettim. Bugünlerin yoğunluğunu ise, en az bir haftada çıkarabildik. Üniversitede dersler de eksik değildi tabiy. Sonra, bir ara oğlum hastalandı. Malûm Ankara’nın bu yılki soğuğu. Peşinden, beş gün 39-41 ateşle yattı ve kızamık çıkardı. Tam 25 gün evde kaldı. Bakacak kimsemiz yoktu. Ben 10 gün mazeret izni aldım. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, gece sıfırın altında 15-20 soğukla, kömürsüz kaldım birkaç gün. İşte kısaca, bunlar. Cuma günü de, çaresizlikten bizim oğlanı, biletini pasaportunu eline verip -6 yaşında- uçağa koyup, Roma’ya postaladık. Neyse, akşam dörtlerde telefonla konuştuk. Sağsağlim varmış Roma’ya. Birkaç ay kalacak.
Derginin genel başarısı için kutlarım. Bu konuda gittikçe daha titiz davranacağından kuşkum yok. Hüseyin abiye yazdığın mektupları bazen birlikte okuyoruz. Kendisi de yazmış ya, bizim Ankara’da birçok şeylerden haberimiz bile yok. Allaha şükür, birçoklarının kaprislerinden de çok çok uzaktayız. Bizi, ne olur, bize sormadan yargılamayın, yoksa yanlış oluyor. Devinimcilerden, ben de, H.H.’e yazdıkları formülle, bir mektup almıştım. Cevap falan vermedim, çünkü işin ciddiyetinden kuşkulandım. Sonra her çıkan dergide yazı yazacak ne gücüm, ne de vaktim var.
Gelecek sayının yazısını martın onlarına doğru yollarım. Ya düzeltip basılmayanı, ya da başka bir yazı yetiştiririm.
Son verir, mektuplarını, haberlerini beklerim. Selâm, sevgi.
Bedrettin Cömert